Yargıtay 11. Hukuk Dairesine Ait Karar E.2015/13288

12 Ağustos 2016 Tarihli Resmi Gazete
Sayı: 29799

Yargıtay 11. Hukuk Dairesinden:

ESAS NO : 2015/13288
KARAR NO : 2015/12371

YARGITAY İLAMI

MAHKEMESİ : SARIOĞLAN ASLÎYE HUKUK MAHKEMESİ
(TÜKETİCİ MAHKEMESİ SIFATIYLA)
TARİHİ: 24/02/2014
NUMARASI : 2014/76-2014/103
DAVACI : ………………….. A.Ş,
VEKİLİ : AV. KEMAL ……………………..
DAVALI: ENVER ……………………..

Taraflar arasında görülen davada Sarıoğlan Asliye Hukuk Mahkemesi’nce verilen 24/02/2014 tarih ve 2014/76-2014/103 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi Sefa Er tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

Davacı vekili, müvekkili banka ile davalı arasında ticari nitelikteki Genel Kredi Sözleşmesi imzalandığını, müvekkili banka tarafından bu krediye istinaden davalıdan 866,25 TL dosya masrafı kesintisi yapıldığını, taraflar arasındaki sözleşmeye ve hukuka uygun olan dosya masrafının iadesi için davalı tarafından Sarıoğlan Tüketici Sorunları Hakem Heyeti Başkanlığına başvuru yapıldığını, Sarıoğlan Tüketici Sorunları Hakem Heyeti Başkanlığının 27.01.2014 tarih ve 197, 198, 199 sayılı kararlan ile toplam 866,25 TL’nin iadesine karar verildiğini, kullanılan kredinin ticari kredi olması sebebiyle hakem heyetinin görevli olmadığını ileri sürerek, anılan hakem heyeti kararının iptalini talep ve dava etmiştir.

Davalı; hakem heyeti kararının hukuka uygun olduğunu savunarak davanın reddini istemiştir.

Mahkemece, tüm dosya kapsamına göre, taraflar arasındaki hukuki ilişkinin tüketici kredisinden kaynaklandığı, davalıdan dosya masrafı adı altında yapılan kesintilerin 4077 sayılı Kanun’un 6. maddesinde belirtildiği şekilde tüketici ile müzakere edilmeyen ve iyi niyet kurallarına aykırı olarak tüketici aleyhine sonuç doğuran haksız şart niteliğinde olduğu, tüketici sorun lan hakem heyeti kararlarının usul ve yasaya uygun olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş; bu karar aleyhine Adalet Bakanlığının yazısı üzerine Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından kanun yararına bozulması talebinde bulunulmuştur.

Dava, Tüketici Sorunları Hakem Heyeti kararının iptali istemine ilişkindir. Davacı banka ile davalı arasındaki ilişki Genel Kredi Sözleşmesi’nden kaynaklanmakta olup, bu tür uyuşmazlıklar dava tarihinde yürürlükte bulunan 6102 sayılı TTK’nın 4. maddesi kapsamındadır. Bu niteliği itibariyle de uyuşmazlığın dava ve karar tarihinde yürürlükte bulunan 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun kapsamında bir uyuşmazlık olarak kabulüne olanak bulunmadığından Tüketici Sorun lan Hakem Heyeti’nin bu tür bir uyuşmazlıkta karar vermesi mümkün değildir. Davacı banka tarafından kararın iptali istendiğine göre, hakem heyetinin bu konuda karar vermeye görevli olmadığından bahisle davanın kabulüne karar vermek gerekirken, yazılı gerekçeyle davanın reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırı görülmüş, yazılı emir isteğinin kabulü ile hükmün kanun yararına bozulmasına karar vermek gerekmiştir.

SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının HUMK’nm 427/6. maddesine dayalı kanun yararına bozma isteğinin kabulü ile hükmün sonuca etkili olmamak üzere kanun yararına BOZULMASINA, gereğinin yapılması için kararın bir örneği ile dosyanın Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına GÖNDERİLMESİNE, 23/11/2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

Devamı

Yargıtay 11. Hukuk Dairesi Kararı E.2016/1285

23 Temmuz 2016 Tarihli Resmi Gazete

Sayı: 29779

Yargıtay 11. Hukuk Dairesinden:

ESAS NO    : 2016/1285
KARAR NO : 2016/5852

YARGITAY İLAMI

MAHKEMESİ: ERCİŞ 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ: 10/03/2015
NUMARASI: 2014/885-2015/137
DAVACI İBRAHİM ……………
DAVALI: …………. BANKASI ERÇİŞ ŞUBESİ

Taraflar arasında görülen davada Erciş 1. Asliye Hııkuk Mahkemesince verilen 10/03/2015 tarih ve 2014/885-2015/137 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından istenmiş olmakla, dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

Davacı vekili, taraflar arasında belirsiz tarihli genel kredi sözleşmesi akdedildiğini, davalı tarafından sözleşme kapsamında dosya masrafı (ekspertiz), komisyon, BSMV adı altında haksız kesintiler yapıldığını, fahiş oranda temerrüt faizi uygulandığım, sözleşmenin genel işlem koşullan içerdiğini ileri sürerek, genel işlem şartı mahiyetindeki sözleşme hükümlerinin yazılmamış sayılmasına, haksız ücretlerin tespiti ile, belirsiz olan dava değerinin şimdilik 500 TL’lik kısmının, ödemelerin bankaya yatırıldığı tarihten itibaren, mevduata uygulanacak en yüksek faizi ile tahsiline karar verilmesini istemiştir.

Davalı vekili, davacıya sözleşme hakkında detaylı bilgi verildiğini, davacının hiçbir etki altında kalmadan sözleşmeyi onayladığını, yapılan uygulamanın doğru olduğunu, davacının iddialarının hukuka ve sözleşmeye aykırı olduğunu ileri sürerek, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.

Mahkemece, iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre, taraflar arasındaki uyuşmazlığın ticari kredi sözleşmesinden kaynaklandığı, kredi sözleşmesindeki davacı menfaatine aykırı hükümlerin genel işlem koşulu mahiyetinde olduğu, bu sebeple yazılmamış sayılacağı, haksız alınan masrafların iadesi gerektiği gerekçesiyle, davanın kısmen kabulü ile 420 TL alacağın dava tarihinden itibaren avans faizi ile tahsiline karar verilmiş, miktar itibariyle kesin olan karar aleyhine, Adalet Bakanlığının yazısı üzerine Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından, kanun yararına bozma talebinde bulunulmuştur.

Dava, genel kredi sözleşmesinden kaynaklanan haksız olduğu iddia edilen kesintilerin istirdadı istemine ilişkin olup, mahkemece yazılı şekilde davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir. Ancak, taraflar arasındaki kredi sözleşmesinde komisyon, ekspertiz, inceleme, muhafaza ve denetim ücreti vb. masraf alınacağına dair hüküm bulunmakta ise de, miktarları konusunda açıklık bulunmamaktadır.

Bu durum karşısında mahkemece, diğer bankalardan aynı nitelikteki krediler için aldıkları masrafların sorulması, bu oranlara göre makul oranın tespit edilmesi ve ardından da bilirkişi incelemesi yaptırılıp, davalı bankanın davacıdan aldığı ücretlerin tespiti ile, davalı Banka’nm tahsil ettiği ücretlerin fahiş olup olmadığının belirlenmesi ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, eksik incelemeye dayalı olarak yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş, yerel mahkeme kararının kanun yararına bozulmasına karar vermek gerekmiştir.

SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının HUMK’nın 427/6. maddesine dayalı kanun yararına bozma isteğinin kabulü ile yerel mahkeme hükmünün sonuca etkili olmamak üzere BOZULMASINA, karardan bir örneğin Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilmesine, harç ve masraf tahmiline yer olmadığına, 27.05.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

Devamı

Yargıtay 18. Hukuk Dairesine Ait Karar e-2015-22816

13 Nisan 2016 Tarihli Resmi Gazete

Sayı: 29683

Yargıtay 18. Hukuk Dairesinden:

Esas No: 2015/22816

Karar No: 2016/2702

Yargıtay Kararı

Davacı vekili tarafından açılan davada, davalının ödemediği iddia edilen apartman ortak gider ödemeler için Keşan İcra Müdürlüğünün 2013/3404 sayılı dosyası ile başlatılan icra takibine yapılan itirazın iptali ile % 40 icra inkar tazminatına hükmedilmesinin istendiği, mahkemece davanın kırmen kabulüne karar verldiği ve hükmün kesin olduğu anlaşılmıştır.

 

Tamamı İçin Tıklayınız

Devamı

Hizmet Akdinin İşçi Tarafından Feshi

Yargıtay Dokuzuncu Hukuk Dairesi

Tarih : 05.02.2001

Esas No : 2000/18212

Karar No: 2001/1735

Hizmet akdinin davacı işçi tarafından nedensiz feshedilmesi halinde kıdem ve ihbar tazminatına hükmedilemez.

İstemin Özeti: Davacı, ihbar ve kıdem tazminatı ile fazla çalışma ve yıllık izin ücretin, ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.

Yerel mahkemede, isteği kısmen hüküm altına almıştır. Hüküm süresi içinde, davalı avukatınca temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:

Karar: 1-Dosyadaki yazılara, toplanan delillere kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre, davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.

2- Davacı hizmet akdinin davalı işverence feshedildiğini ileri sürerek ihbar ve kıdem tazminatı istemiş ve bu istekler de kabul edilmiştir.

Dosyadaki bilgi ve belgelere göre davacı hizmet akdinin icrası sırasında davalı işverenin işten ayrılmak isteğini söylemiştir. Davalı işveren davacının bu isteğine ilke olarak kabul etmişse de kendisinden hafta sonuna kadar çalışmasını istemiştir. Davacı hafta sonuna kadar çalıştıktan sonra anahtarları bırakmak sureti ile işyerinden ayrılmıştır. Tüm bu anlatımlara göre hizmet akdi davacı işçi tarafından feshedilmiş olmaktadır. Böyle olunca davacı ihbar ve kıdem tazminatı alamaz. Aksine görüşle ihbar ve kıdem tazminatı isteklerinin kabulü hatalıdır.

Temyiz olunan kararın yukarıda gösterilen sebepten bozulmasına, oybirliğiyle karar verildi.

Devamı

Yargıtay 10. Hukuk Dairesine Ait Karar (E.2013/10448)

25 Ekim 2014 Tarihli Resmi Gazete

Sayı: 29156

Yargıtay 10. Hukuk Dairesinden:

Esas                  :  2013/10448

Karar               :  2013/14208

YARGITAY İLÂMI

Mahkemesi      :  Kütahya İş Mahkemesi

Tarihi               :  22.05.2012

No                     :  2009/825-2012/306

Davacı              :  Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı adına Av. ……………….. Bozdağ

Davalılar          :  1- ………………..Taşçı adına Av. …………………… Altıner

2- …………. Sig. A.Ş. adına Av. ……………….. Gökçe

21.09.2008 tarihinde meydana gelen trafik kazası sonucu yaralanan sigortalıya yaptığı tedavi yardımı nedeniyle oluşan kurum zararının % 25 i olan 998,88 TL. nin 506 sayılı Kanunun 39. maddesi gereğince davalılardan rücuan tahsili istemini içeren davada yapılan yargılama sonucunda; “Davanın kısmen kabulüne; 336,71 TL.’nin alacağının davalı Mustafa Taşçı yönünden sarf tarihi olan 19.01.2009 tarihinden, davalı sigorta şirketi yönünden ise dava tarihi olan 10.09.2009 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte müştereken vemüteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine, karar ve ilam harcı ile davacının yaptığı yargılama masrafları ve Tarife hükümleri uyarınca hesaplanan 400,00 TL. maktu vekalet ücretinin davalılardan müştereken vemüteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine,” ilişkin kesin olarak verilen kararın, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından kanun yararına temyiz edilmesi üzerine dosya incelendikten sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı 25.03.2013 tarihli yazısında;

“Davacı vekili tarafından açılan davada,  dava konusu 999,88 TL. alacağın davalılardan tahsiline karar verilmesinin talep edildiği, Mahkemece davanın kısmen kabulüyle 336,71 TL. nin tahsiline karar verildiği ve davacı lehine 400,00 TL. vekalet ücretine hükmedildiği, kararın kesin olduğu anlaşılmıştır.

21.12.2011 tarih ve 28149 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin “Tarifelerin üçüncü kısmına göre ücret” başlıklı 12. maddesinde, “(1) Tarifenin ikinci kısmının ikinci bölümünde gösterilen hukuki yardımların konusu para veya para ile değerlendirilebiliyor ise avukatlık ücreti, (yedinci maddenin ikinci fıkrası, dokuzuncu maddenin birinci fıkrasının son cümlesi ile onuncu maddenin son fıkrası hükümleri saklı kalmak kaydıyla,) Tarifenin üçüncü kısmına göre belirlenir.

(2) Şu kadar ki asıl alacak miktarı 3.333,33 TL.’ye kadar olan davalarda avukatlık ücreti, tarifenin ikinci kısmının, ikinci bölümünde, icra mahkemelerinde takip edilen davalar için öngörülen maktu ücrettir. Ancak bu ücret asıl alacağı geçemez.” denilmektedir.

Bu kapsamda, Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 12/2. maddesi dikkate alınarak davalı lehine 336,71 TL.vekalet ücreti hesaplanması gerekirken 400,00 TL. vekalet ücretine hükmedilmesi doğru görülmemiş olduğundan hükmün HUMK.nun 427/6. maddesi uyarınca kanun yararına bozulması” istenilmiştir.

Karar tarihinde yürürlükte olan ve eldeki davada uygulanması gereken Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin “Tarifelerin üçüncü kısmına göre ücret” başlıklı 12. maddesi,

“(1) Tarifenin ikinci kısmının ikinci bölümünde gösterilen hukuki yardımların konusu para veya para ile değerlendirilebiliyor ise avukatlık ücreti, (yedinci maddenin ikinci fıkrası, dokuzuncu maddenin birinci fıkrasının son cümlesi ile onuncu maddenin son fıkrası hükümleri saklı kalmak kaydıyla,) Tarifenin üçüncü kısmına göre belirlenir.

(2) Şu kadar ki asıl alacak miktarı 3.333,33 TL.’ye kadar olan davalarda avukatlık ücreti, tarifenin ikinci kısmının, ikinci bölümünde, icra mahkemelerinde takip edilen davalar için öngörülen maktu ücrettir. Ancak bu ücret asıl alacağı geçemez.” hükmünü içermektedir.

Bu çerçevede anılan Tarifenin 12/2. maddesi gereğince davacı lehine 336,71 TL. vekalet ücreti yerine 400,00 TL. vekalet ücretine hükmedilmiş olması, usûl ve yasaya aykırı bulunduğundan, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının kanun yararına bozma istemi kabul edilerek mahkeme kararının bozulması gerekmiştir.

SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 427. maddesi gereğince sonuca etkili olmamak kaydıyla kanun yararına BOZULMASINA; gereği yapılmak üzere kararın bir örneği ile dosyanın Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilmesine 24.06.2013 gününde oybirliğiyle karar verildi.

Devamı

Yargıtay 13. Hukuk Dairesine Ait Kararlar (Banka Kredileri İadesi vb.)

01 Temmuz 2014 Tarihli Resmi Gazete

Sayı: 29047

Yargıtay 13. Hukuk Dairesinden:

ESAS NO           : 2014/4663

KARAR NO      : 2014/4855

YARGITAY İLAMI

MAHKEMESİ   : İzmir 3. Tüketici Mahkemesi

TARİHİ             : 19/03/2013

NUMARASI      : 2012/237-2013/183

DAVACI            : T.C. Ziraat Bankası vekili avukat ………… Bayrak

DAVALI            : ……………. Akoğlu

Taraflar arasındaki tüketici sorunları hakem heyeti kararının iptali davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığıtarafından kanun yararına bozulması istenilmekle, incelemenin evrak üzerinde yapılmasına karar verildikten sonra dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü.

KARAR

Davacı, Gaziemir Tüketici Sorunları Hakem Heyetinin 27.02.2012 tarih ve 2012/55 karar sayılı kararı ile 1.317,10 TL nin davalı tüketiciye iadesine karar verildiğini, kararın hukuka aykırı olduğunu ileri sürerek kararın iptaline karar verilmesini istemiştir.

Davalı, davanın reddini dilemiştir.

Mahkemece, Tüketici Sorunları Hakem Heyetinin 1.317, 10 TL lik uyuşmazlık için karar verme yetkisinin bulunmadığı gerekçesiyle kararın görev yönünden iptaline karar verilmiş, karar Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca kanun yararına temyiz edilmiştir.

Taraflar arasında konut kredisi sözleşmesi bulunduğu ve kredinin kullanımı sırasında davalıdan 1.317, 10 TL masraf alındığı hususu ihtilaflı değildir. Uyuşmazlık, tüketici sorunları hakem heyetinin bu miktara ilişkin uyuşmazlık hakkında karar verme yetkisinin bulunup bulunmadığı hususundadır.

4077 sayılı Yasanın 22. maddesi gereğince; değeri beş yüz milyon liranın altında bulunan uyuşmazlıklarda Tüketici Sorunları Hakem Heyetine başvuru zorunlu olup, bu uyuşmazlıklarda heyetin vereceği kararların tarafları bağlayacağı, bu kararların ise İcra ve İflas Kanununun ilamların yerine getirilmesi hakkındaki hükümlerine göre yerine getirileceği, Tüketici Sorunları Hakem Heyeti kararlarına karşı yapılan itiraz üzerine tüketici mahkemesinin vereceği kararın kesin olduğu, değeri beş yüz milyon lira ve üstündeki uyuşmazlıklarda ise tüketici sorunları hakem heyetlerinin verecekleri kararların ancak tüketici mahkemelerinde delil olarak ileri sürülebileceği, kararların bağlayıcı veya delil olacağına ilişkin parasal sınırların ise her yılın Ekim ayı sonunda Devlet İstatistik Enstitüsünün Toptan Eşya Fiyatları Endeksinde meydana gelen yıllık ortalama fiyat artışı oranında artacağı belirtilmiştir.

4077 sayılı Yasanın 22. maddesinde belirlenen kesinlik sınırı 01.01.2012 tarihi itibariyle 1.161,67 TL olarak belirlenmiş olup, davaya konu olan bedelin 1.317,10 TL olduğu nazara alındığında, kararın infaz edilmesi mümkün olmayıp, ancak tüketici mahkemelerinde delil olarak ileri sürülebileceği anlaşılmaktadır. Hal böyle olunca davacının eldeki davayıaçmasında hukuki yararı bulunmamaktadır. HMK 114. maddesi gereğince hukuki yarar dava şartı olup, davanın hukuki yarar yokluğu nedeni ile reddi gerekirken, yazılı şekilde davanın kabulüne karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir. Açıklanan nedenlerle Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının kanun yararına bozma talebinin kabulü gerekmiştir.

SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının kanun yararına temyiz talebinin kabulü ile İzmir 3.Tüketici Mahkemesinin 19.03.2013 tarih ve 2012/237 esas 2013/183 karar sayılı kararının sonuca etkili olmamak üzere kanun yararına BOZULMASINA, 25.2.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.

—— • ——

Yargıtay 13. Hukuk Dairesinden:

ESAS NO           : 2014/10886

KARAR NO       : 2014/11683

YARGITAY İLAMI

MAHKEMESİ   : Ünye 3. Asliye Hukuk Mahkemesi

TARİHİ              : 28/11/2012

NUMARASI      : 2012/54-2012/90

DAVACI            : …….. Kemal Yılmaz vekili avukat ………….. Efil

DAVALI            : ………….. Okuyan

Taraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından kanun yararına temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği  konuşulup düşünüldü.

KARAR

Davacı, Ünye 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2012/66e esas sayılı dosyasında davalının vekilliğini üstlendiğini, ancak davalının gerekçe göstermeksizin kendisini azlettiğini ileri sürerek 1.200,00 TL vekalet ücretinin davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.

Davalı, davanın reddini dilemiştir.

Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiş, karar Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca kanun yararına temyiz edilmiştir.

Davacı, Ünye 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2012/66e esas sayılı dosyasında davalının vekilliğini üstlendiğini, ancak davalının gerekçe göstermeksizin kendisini azlettiğini ileri sürerek 1.200,00 TL vekalet ücretinin tahsili istemiyle eldeki davayı açmış, mahkemece, davanın kabulüne karar verilmesi nedeniyle Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 12/2. maddesi hükmüne göre yargılama sırasında kendisini vekille temsil ettiren davacı yararına 400,00 TL vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken bu konuda olumlu ya da olumsuz bir karar verilmemesi usul ve yasaya aykırıdır. Açıklanan nedenlerle Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının kanun yararına bozma talebinin kabulü gerekmiştir.

SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının kanun yararına temyiz talebinin kabulü ile Ünye 3. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 28/11/2012 tarih ve 2012/54 esas 2012/90 karar sayılı kararının sonuca etkili olmamak üzere kanun yararına BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde iadesine, 14.4.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.

—— • ——

Yargıtay 13. Hukuk Dairesinden:

ESAS NO            : 2014/10888

KARAR NO       : 2014/11684

YARGITAY İLAMI

MAHKEMESİ   : Gökçeada Asliye Hukuk Mahkemesi (Tüketici Mahkemesi sıfatıyla)

TARİHİ              : 17/05/2013

NUMARASI      : 2013/12-2013/45

DAVACI            : T.C. Ziraat Bankası vekili avukat Ali ……………. Alasya

DAVALI             : ……………… Sağlam

Taraflar arasındaki hakem heyeti kararına itiraz davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından kanun yararına bozulması istenilmekle, incelemenin evrak üzerinde yapılmasına karar verildikten sonra dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü.

KARAR

Davacı, davalının konut kredisi kullandığını, davalının müracaatı üzerine Gökçeada Kaymakamlığı Tüketici Sorunları Hakem Heyetinin 10/12/2012 tarih ve 2012/16 sayılı kararı ile; kredinin kullanımı sırasında alınan 682,50 TLücretin tüketiciye iadesine karar verildiğini ileri sürerek tüketici hakem heyeti kararının iptaline karar verilmesini istemiştir.

Davalı, davanın reddini dilemiştir.

Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiş, karar Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca kanun yararına temyiz edilmiştir.

Taraflar arasında konut kredisi sözleşmesi bulunduğu ve davacı banka tarafından 682,50 TL masraf alındığıhususu ihtilaflı değildir. Uyuşmazlık, alınan bu dosya masrafının haksız şart niteliğinde olup olmadığı ve davalı tüketiciye iade edilip edilmeyeceği hususundadır.

Davalı, davacı bankadan konut kredisi kullandığını, bu sırada kendisinden 682,50 TL masraf kesildiğini belirterek, bu paranın iadesi için Tüketici Sorunları Hakem Heyetine müracaat etmiş, Gökçeada Kaymakamlığı Tüketici SorunlarıHakem Heyeti’nin 10/12/2012 tarih ve 12 sayılı kararı ile; söz konusu masrafın davalıya iadesine karar verilmiş, davalıbankanın hakem heyeti kararının iptali istemiyle açtığı davada mahkemece; davanın kabulüne, Gökçeada KaymakamlığıTüketici Sorunları Hakem Heyetinin 10/12/2012 tarih ve 12 sayılı kararının iptaline karar verilmiştir.

Standart sözleşmeler, içeriğini kısmen veya tamamen genel işlem koşullarının oluşturduğu, tarafların karşılıklımüzakereleri sonucu değil, aksine, taraflardan biri veya üçüncü kişi tarafından önceden hazırlanmış hükümlerin kullanıldığısözleşme tipi olarak tanımlanmakta olup, 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’un 4822 sayılı Kanunla değişik 6. maddesi ile, Avrupa Konseyi’nin 05.04.1993 tarihli, 1993/13/AET Yönergesinde ve bu yönergeyi iç hukuklarına aktaran Avrupa Birliği ülkelerinde, standart sözleşmelerde yer alan hükümlerin ve özellikle bu sözleşmelerin içeriğini oluşturan genel işlem koşullarının, haksız şart olduğuna ilişkin bir karine öngörülmüştür.

Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun 6. maddesinin üçüncü fıkrasına göre, “Bir sözleşme şartı önceden hazırlanmışsa ve özellikle standart sözleşmede yer alması nedeniyle tüketici içeriğine etki edememişse, o sözleşme şartının tüketiciyle müzakere edilmediği kabul edilir. Sözleşmenin bütün olarak değerlendirilmesinden, standart sözleşme olduğu sonucuna varılırsa, bu sözleşmedeki bir şartın belirli unsurlarının veya münferit bir hükmünün müzakere edilmiş olması, sözleşmenin kalan kısmına bu maddenin uygulanmasını engellemez” hükmü yer almaktadır.

Yine 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’un 4822 sayılı Kanunla değişik 6. maddesi ile sözleşmelerdeki “haksız şart” kurumu düzenlenmiş ve satıcı ve sağlayıcının tüketiciyle müzakere etmeden, tek taraflıolarak sözleşmeye koyduğu, tarafların sözleşmeden doğan hak ve yükümlülüklerinde iyi niyet kuralına aykırı düşecek biçimde tüketici aleyhine dengesizliğe neden olan sözleşme koşullarının haksız şart olup, taraflardan birini tüketicinin oluşturduğu her türlü sözleşmede yer alan haksız şartlar tüketici için bağlayıcı olmadığı belirtilerek, satıcı veya sağlayıcının, bir standart şartın münferiden tartışıldığını ileri sürüyorsa, bunu ispat yükünün ise ona ait olduğu belirtilmiştir. 4077 sayılıKanunun değişik 6. ve 31. maddelerine dayanılarak hazırlanan Tüketici Sözleşmelerindeki Haksız Şartlar Hakkında Yönetmeliğin 7. maddesinde ise “satıcı, sağlayıcı veya kredi veren tarafından tüketici ile akdedilen sözleşmede kullanılan haksız şartların batıl olduğu” hükmü getirilmiştir.

Davalı bankanın tacir olup, yaptığı masrafları tüketiciden isteme hakkı bulunduğu anlaşılmakta ise de, somut uyuşmazlığın tüketici hukukundan kaynaklandığı da gözetildiğinde, bankanın ancak davaya konu kredinin verilmesi için zorunlu, makul ve belgeli masrafları tüketiciden isteyebileceğinin kabulü gerekir. Buna göre; mahkemece, davalı bankadan bu yönde delilleri sorulduktan sonra, konusunda uzman bilirkişi ya da heyetinden, yukarıda belirtilen açıklamalar ışığında ve kredinin kullanılması için zorunlu, makul ve belgeli masrafların neler olduğunun tespiti noktasında rapor alınarak hasılolacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken bu yönler gözetilmeksizin eksik inceleme ile yazılı şekilde davanın kabulüne karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Açıklanan nedenlerle Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının kanun yararına bozma talebinin kabulü gerekmiştir.

SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının kanun yararına temyiz talebinin kabulü ile Gökçeada Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 17/05/2013 tarih ve 2013/12 esas 2013/45 karar sayılı kararının sonuca etkili olmamak üzere kanun yararına BOZULMASINA, 14.4.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.

—— • ——

Yargıtay 13. Hukuk Dairesinden:

ESAS NO           : 2014/10890

KARAR NO       : 2014/11685

YARGITAY İLAMI

MAHKEMESİ   : Kadınhanı Asliye Hukuk Mahkemesi (Tüketici Mahkemesi sıfatıyla)

TARİHİ              : 18/06/2013

NUMARASI      : 2013/63-2013/116

DAVACI            : Ziraat Bankası A.Ş.

DAVALI            : …………. Yılmaz Çakır vekili avukat …………. Koyuncu

Taraflar arasındaki hakem heyeti kararına itiraz davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davalı avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü.

KARAR

Davacı, davalının konut kredisi kullandığını, davalının müracaatı üzerine Kadınhanı Kaymakamlığı Tüketici Sorunları Hakem Heyetinin 25/03/2013 tarih ve 2013/496 sayılı kararı ile; kredinin kullanımı sırasında alınan 445,07 TLücretin tüketiciye iadesine karar verildiğini ileri sürerek tüketici hakem heyeti kararının iptaline karar verilmesini istemiştir.

Davalı, davanın reddini dilemiştir.

Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiş, karar Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca kanun yararına temyiz edilmiştir.

Taraflar arasında konut kredisi sözleşmesi bulunduğu ve davacı banka tarafından 445,07 TL masraf alındığıhususu ihtilaflı değildir. Uyuşmazlık, alınan bu dosya masrafının haksız şart niteliğinde olup olmadığı ve davalı tüketiciye iade edilip edilmeyeceği hususundadır.

Davalı, davacı bankadan konut kredisi kullandığını, bu sırada kendisinden 445,07 TL masraf kesildiğini belirterek, bu paranın iadesi için Tüketici Sorunları Hakem Heyetine müracaat etmiş, Kadınhanı Kaymakamlığı Tüketici SorunlarıHakem Heyeti’nin 25/03/2013 tarih ve 496 sayılı kararı ile; söz konusu masrafın davalıya iadesine karar verilmiş, davalıbankanın hakem heyeti kararının iptali istemiyle açtığı davada mahkemece; davanın kabulüne, Kadınhanı KaymakamlığıTüketici Sorunları Hakem Heyetinin 25/03/2013 tarih ve 157 sayılı kararının iptaline karar verilmiştir.

Standart sözleşmeler, içeriğini kısmen veya tamamen genel işlem koşullarının oluşturduğu, tarafların karşılıklımüzakereleri sonucu değil, aksine, taraflardan biri veya üçüncü kişi tarafından önceden hazırlanmış hükümlerin kullanıldığısözleşme tipi olarak tanımlanmakta olup, 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’un 4822 Sayılı Kanunla değişik 6. maddesi ile, Avrupa Konseyi’nin 05/04/1993 tarihli, 1993/13/AET Yönergesinde ve bu yönergeyi iç hukuklarına aktaran Avrupa Birliği ülkelerinde, standart sözleşmelerde yer alan hükümlerin ve özellikle bu sözleşmelerin içeriğini oluşturan genel işlem koşullarının, haksız şart olduğuna ilişkin bir karine öngörülmüştür.

Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun 6. maddesinin üçüncü fıkrasına göre, “Bir sözleşme şartı önceden hazırlanmışsa ve özellikle standart sözleşmede yer alması nedeniyle tüketici içeriğine etki edememişse, o sözleşme şartının tüketiciyle müzakere edilmediği kabul edilir. Sözleşmenin bütün olarak değerlendirilmesinden, standart sözleşme olduğu sonucuna varılırsa, bu sözleşmedeki bir şartın belirli unsurlarının veya münferit bir hükmünün müzakere edilmiş olması, sözleşmenin kalan kısmına bu maddenin uygulanmasını engellemez” hükmü yer almaktadır.

Yine 4077 Sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’un 4822 Sayılı Kanunla değişik 6. maddesi ile sözleşmelerdeki “haksız şart” kurumu düzenlenmiş ve satıcı ve sağlayıcının tüketiciyle müzakere etmeden, tek taraflıolarak sözleşmeye koyduğu, tarafların sözleşmeden doğan hak ve yükümlülüklerinde iyi niyet kuralına aykırı düşecek biçimde tüketici aleyhine dengesizliğe neden olan sözleşme koşullarının haksız şart olup, taraflardan birini tüketicinin oluşturduğu her türlü sözleşmede yer alan haksız şartlar tüketici için bağlayıcı olmadığı belirtilerek, satıcı veya sağlayıcının, bir standart şartın münferiden tartışıldığını ileri sürüyorsa, bunu ispat yükünün ise ona ait olduğu belirtilmiştir. 4077 SayılıKanunun değişik 6 ve 31 maddelerine dayanılarak hazırlanan Tüketici Sözleşmelerindeki Haksız Şartlar Hakkında Yönetmeliğin 7. maddesinde ise “satıcı, sağlayıcı veya kredi veren tarafından tüketici ile akdedilen sözleşmede kullanılan haksız şartların batıl olduğu” hükmü getirilmiştir.

Davalı bankanın tacir olup, yaptığı masrafları tüketiciden isteme hakkı bulunduğu anlaşılmakta ise de, somut uyuşmazlığın tüketici hukukundan kaynaklandığı da gözetildiğinde, bankanın ancak davaya konu kredinin verilmesi için zorunlu, makul ve belgeli masrafları tüketiciden isteyebileceğinin kabulü gerekir. Buna göre; mahkemece, davalı bankadan bu yönde delilleri sorulduktan sonra, konusunda uzman bilirkişi ya da heyetinden, yukarıda belirtilen açıklamalar ışığında ve kredinin kullanılması için zorunlu, makul ve belgeli masrafların neler olduğunun tespiti noktasında rapor alınarak hasılolacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken bu yönler gözetilmeksizin eksik inceleme ile yazılı şekilde davanın kabulüne karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Açıklanan nedenlerle Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının kanun yararına bozma talebinin kabulü gerekmiştir.

SONUÇ: Yukarıda birinci bentte açıklanan nedenlerle diğer temyiz itirazlarının reddine, ikinci bentte açıklanan nedenlerle Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının kanun yararına temyiz talebinin kabulü ile Kadınhanı Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 16/06/2013 tarih ve 2013/63 esas 2013/116 karar sayılı kararının sonuca etkili olmamak üzere kanun yararına BOZULMASINA, 14/4/2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.

—— • ——

Yargıtay 13. Hukuk Dairesinden:

ESAS NO             : 2014/10891

KARAR NO        : 2014/11686

YARGITAY İLAMI

MAHKEMESİ    : Hınıs Asliye Hukuk Mahkemesi (Tüketici Mahkemesi sıfatıyla)

TARİHİ               : 10/07/2013

NUMARASI       : 2013/119-2013/137

DAVACI             : Ziraat Bankası vekili avukat Mustafa Karaca

DAVALI              : ………….. Ek vekili avukat ……………. Kurt

Taraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından kanun yararına bozulması istenilmekle, incelemenin evrak üzerinde yapılmasına karar verildikten sonra dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü.

KARAR

Davacı, davalının konut kredisi kullandığını, davalının müracaatı üzerine Hınıs Kaymakamlığı Tüketici SorunlarıHakem Heyetinin 13/05/2013 tarih ve 2013/159 sayılı kararı ile; kredinin kullanımı sırasında alınan 880,00 TL ücretin tüketiciye iadesine karar verildiğini ileri sürerek tüketici hakem heyeti kararının iptaline karar verilmesini istemiştir.

Davalı, davanın reddini dilemiştir.

Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiş, karar Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca kanun yararına temyiz edilmiştir.

Taraflar arasında konut kredisi sözleşmesi bulunduğu ve davacı banka tarafından 880,00 TL masraf alındığıhususu ihtilaflı değildir. Uyuşmazlık, alınan bu dosya masrafının haksız şart niteliğinde olup olmadığı ve davalı tüketiciye iade edilip edilmeyeceği hususundadır.

Davalı, davacı bankadan konut kredisi kullandığını, bu sırada kendisinden 880,00 TL masraf kesildiğini belirterek, bu paranın iadesi için Tüketici Sorunları Hakem Heyetine müracaat etmiş, Hınıs Kaymakamlığı Tüketici Sorunları Hakem Heyeti’nin 13/05/2013 tarih ve 159 sayılı kararı ile; söz konusu masrafın davalıya iadesine karar verilmiş, davalı bankanın hakem heyeti kararının iptali istemiyle açtığı davada mahkemece;  davanın kabulüne, Hınıs Kaymakamlığı Tüketici Sorunları Hakem Heyetinin 13/05/2013 tarih ve 159 sayılı kararının iptaline karar verilmiştir.

Davacı tarafından davalı bankadan kullanılan konut kredisi nedeniyle masraf alındığı, davanın tüketici sorunlarıhakem heyetine müracaat ettiği, tüketici sorunları hakem heyetinde görev alan baro temsilcisinin aynı karara yönelik olarak açılan tüketici hakem heyeti kararının iptali davasında davalı vekili olarak görev aldığı hususu uyuşmazlık konusu değildir. Uyuşmazlık tüketici sorunları hakem heyetinde baro temsilcisi olarak görev alan avukatın söz konusu karara ilişkin tüketici mahkemesinde görülen davada taraflardan birisinin vekili olarak görev alıp alamayacağı hususundadır. Avukatın kendisine gelen işin reddi zorunluluğunu düzenleyen 1136 Sayılı Avukatlık Kanununun 38/1-c maddesine göre; “Avukat; Evvelce hâkim, hakem, Cumhuriyet savcısı, bilirkişi veya memur olarak o işte görev yapmış olursa, teklifi reddetmek zorunluluğundadır.” Buna göre; davalı tarafından kendisinden alınan kredi masrafların iadesi için tüketici sorunları hakem heyetine yapılan müracaat üzerine tüketici sorunları hakem heyetinde baro temsilcisi olarak görev alan davalı vekili avukatın, anılan yasa hükmü gereğince bu kararın iptali istemiyle tüketici mahkemesinde açılan davada davalı vekili olarak görev yapması mümkün değildir. Açıklanan nedenlerle Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının kanun yararına bozma talebinin kabulü gerekmiştir.

SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının kanun yararına temyiz talebinin kabulü ile Hınıs Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 10/07/2013 tarih ve 2013/119 esas 2013/137 karar sayılı kararının sonuca etkili olmamak üzere kanun yararına BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde iadesine, 14/4/2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.

Devamı

Yargıtay 13. Hukuk Dairesine Ait Kararlar e.2014/6738, e.2014/6739, e.2014/10887, e.2014/10889

31 Mayıs 2014 Tarihli Resmi Gazete

Sayı: 29016

Yargıtay 13. Hukuk Dairesinden:

ESAS NO            : 2014/6738

KARAR NO       : 2014/6675

2014/42114

YARGITAY İLAMI

MAHKEMESİ   : Isparta 1. Asliye Hukuk Mahkemesi (Tüketici Mahkemesi sıfatıyla)

TARİHİ              : 5/3/2013

NUMARASI      : 2012/299-2013/62

DAVACI            : Türkiye İş Bankası vekili avukat İlyas Kara

DAVALI             : Feride Kıvrak vekili avukat Ömer Berber

Taraflar arasındaki tüketici hakem heyeti kararına itiraz davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından kanun yararına bozulması istenilmekle, incelemenin evrak üzerinde yapılmasına karar verildikten sonra dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü.

KARAR

Davacı, davalının tüketici kredisi kullandığını, kendisinden hesap işletim ücreti tahsil edildiğini, Şarkikaraağaç Kaymakamlığı Tüketici Sorunları Hakem Heyetinin 10.7.2012 tarih ve 2012/8 sayılı kararı ile; 200,09 TL hesap işletim ücretinin tüketiciye iadesine karar verildiğini ileri sürerek tüketici hakem heyeti kararının iptaline karar verilmesini istemiştir.

Davalı, davanın reddini dilemiştir.

Mahkemece, tahsil edilen ücretin tüketici kredisi veya kredi kartından kaynaklanmadığı, bankacılık işleminden kaynaklandığı, mevduat hesabından alınan hesap işletim ücretine ilişkin olduğu, dolayısıyla uyuşmazlığın çözümünde tüketici sorunları hakem heyetinin görevli olmadığı gerekçesiyle tüketici sorunları hakem heyeti kararının görev yönünden iptaline, 660,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiş, karar Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca kanun yararına temyiz edilmiştir.

Uyuşmazlık, davanın kabulü nedeniyle davacı lehine hükmedilecek vekalet ücretinin miktarı hususundadır. Davacı, 200,09 TL hesap işletim ücretinin davalı tüketiciye iadesine ilişkin tüketici sorunları hakem heyeti kararının iptali istemiyle eldeki dava açmıştır. Mahkemece, davanın kabulüne, 660,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiştir. Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 12. maddesine göre; “l) Tarifenin ikinci kısmının ikinci bölümünde gösterilen hukuki yardımların konusu para veya para ile değerlendirilebiliyor ise avukatlık ücreti, (yedinci maddenin ikinci fıkrası, dokuzuncu maddenin birinci fıkrasının son cümlesi ile onuncu maddenin son fıkrası hükümleri saklı kalmak kaydıyla,) Tarifenin üçüncü kısmına göre belirlenir. (2) Şu kadar ki asıl alacak miktarı 3.666,66 TL’ye kadar olan davalarda avukatlık ücreti, tarifenin ikinci kısmının, ikinci bölümünde, icra mahkemelerinde takip edilen davalar için öngörülen maktu ücrettir. Ancak bu ücret asıl alacağı geçemez.” Buna göre davacı lehine 200,09 TL vekaletücretine hükmedilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Açıklanan nedenlerle Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının kanun yararına bozma talebinin kabulü gerekmiştir.

SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının kanun yararına temyiz talebinin kabulü ile Isparta 1. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 5.3.2013 tarih ve 2012/299 esas 2013/62 karar sayılı kararının sonuca etkili olmamak üzere kanun yararına BOZULMASINA, 11.3.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.

—— • ——

Yargıtay 13. Hukuk Dairesinden:

ESAS NO            : 2014/6739

KARAR NO       : 2014/6676

2014/45664

YARGITAY İLAMI

MAHKEMESİ   : İstanbul 2. Tüketici Mahkemesi

TARİHİ              : 29/5/2013

NUMARASI      : 2013/762-2013/799

DAVACI            : Garanti Bankası A.Ş. vekili avukat Alican Bayazıt

DAVALI             : Dursun Aydın vekili avukat Zuhal Kemeroğlu

Taraflar arasındaki hakem heyeti kararına itiraz davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından kanun yararına bozulması istenilmekle, incelemenin evrak üzerinde yapılmasına karar verildikten sonra dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü.

KARAR

Davacı, Davalının kullandığı kredi nedeniyle kendisinden masraf kesildiğini, Esenyurt Kaymakamlığı Tüketici Sorunları Hakem Heyetinin 11.1.2013 tarih ve 2013/131 sayılı kararı ile; 983,00 TL ücretin davalıya iadesine karar verdiğini ileri sürerek hakem heyeti kararının iptaline karar verilmesini istemiştir.

Davalı, davanın reddini dilemiştir.

Mahkemece, dosya üzerinden karar verilerek davanın kabulüne karar verilmiş; karar, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca kanun yararına temyiz edilmiştir.

Savunma hakkı Anayasanın 36. maddesinde güvence altına alındığı gibi, karar tarihinde yürürlükte bulunan HMK.’nun 27. maddesi hükmüne göre de, davanın tarafları, müdahiller ve yargılamanın diğer ilgilileri, kendi hakları ile bağlantılı olarak hukuki dinlenilme hakkına sahip olup, başka bir anlatımla, davalıya savunma hakkını kullanma olanağı verilmeden hüküm kurulamaz. HMK.’nın 320/1. maddesinde “mahkeme mümkün olan hallerde tarafları duruşmaya davet etmeden dosya üzerinden karar vereceği” belirtilmişse de bunun ancak ön inceleme aşamasında ve “mümkün olan hallerde” olduğu belirtilmek suretiyle yasanın uygulama alanı dar bir çerçeve ile belirlenmiştir. HMK.’nın 27. maddesinde belirtildiği üzere davanın taraflarının, kendi hakları ile bağlantılı olarak hukuki dinlenilme hakları mevcut olup, bu hak çerçevesinde tarafların açıklama ve ispat hakkını kullanabilmeleri gerekmektedir. Hukuki dinlenilme hakkının usul hukukundaki bir diğer yansıması ise, HMK. madde 297/1-c bendinde yer almış olup buna göre, mahkemelerin gerekçeli kararlarında, tarafların iddia ve savunmalarının özeti, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususlar, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan deliller, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesi ile sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebeplerin belirtilmesi gerektiği vurgulanmaktadır. Hal böyle olunca, tarafların hukuki dinlenilme hakkı bağlamında ilk derece mahkemesince duruşma yapılması kural olup, mahkemece tarafların iddia ve savunmalarının toplanarak duruşma açılması ve tarafların açıklamaları dinlenildikten sonra sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken dosya üzerinde karar verilmesi hatalı olup, bozmayı gerektirir. Açıklanan nedenlerle Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının kanun yararına bozma talebinin kabulü gerekmiştir.

SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının kanun yararına temyiz talebinin kabulü ile İstanbul 2.Tüketici Hukuk Mahkemesi’nin 29.5.2013 tarih ve 2013/762 esas, 2013/799 karar sayılı kararının sonuca etkili olmamak üzere kanun yararına BOZULMASINA, 11.3.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.

—— • ——

Yargıtay 13. Hukuk Dairesinden:

ESAS NO            : 2014/10887

KARAR NO       : 2014/9790

2014/76725

YARGITAY İLAMI

MAHKEMESİ   : Tarsus 3. Asliye Hukuk Mahkemesi (Tüketici Mahkemesi sıfatıyla)

TARİHİ              : 26/2/2013

NUMARASI      : 2012/299-2013/51

DAVACI            : T.Vakıflar Bankası T.A.O vekili avukat Kenan Bek

DAVALI             : Şerafettin Kaya vekili avukat Yusuf Işın

Taraflar arasındaki hakem heyeti kararına itiraz davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davalı avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü.

KARAR

Davacı, Tarsus Kaymakamlığı Tüketici Sorunları Hakem Heyetinin 24/9/2012 tarih ve 2012/810 sayılı kararı ile;konut kredisinin yapılandırılması sırasında alınan 1.005,00 TL ücretin tüketiciye iadesine karar verildiğini ileri sürerek tüketici hakem heyeti kararının iptaline karar verilmesini istemiştir.

Davalı, davanın reddini dilemiştir.

Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiş, karar Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca kanun yararına temyiz edilmiştir.

Davacı, davalının bankadan kullandığı krediler nedeniyle kendisinden 1.700,00 TL kesinti yapıldığını, tüketici sorunları hakem heyetince bu kesintinin davalı tüketiciye iadesine karar verildiğini ileri sürerek tüketici sorunları hakem heyeti kararının iptali istemiyle eldeki davayı açmıştır. Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir. Uyuşmazlık; davalı banka tarafından alınan masrafların zorunlu olup olmadığı hususundadır.

Davalı bankanın tacir olup, yaptığı masrafları tüketiciden isteme hakkı bulunduğu anlaşılmakta ise de, somut uyuşmazlığın tüketici hukukundan kaynaklandığı da gözetildiğinde, bankanın ancak davaya konu kredinin verilmesi için zorunlu, makul ve belgeli masrafları tüketiciden isteyebileceğinin kabulü gerekir. Buna göre; mahkemece, davalı bankadan bu yönde delilleri sorulduktan sonra, konusunda uzman bilirkişi ya da heyetinden, yukarıda belirtilen açıklamalar ışığında ve kredinin kullanılması için zorunlu, makul ve belgeli masrafların neler olduğunun tespiti noktasında rapor alınarak hasılolacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken bu yönler gözetilmeksizin eksik inceleme ile yazılı şekilde davanın kabulüne karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Açıklanan nedenlerle Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının kanun yararına bozma talebinin kabulü gerekmiştir.

SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının kanun yararına temyiz talebinin kabulü ile Tarsus 3. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 26.2.2013 tarih ve 2012/299 esas, 2013/51 karar sayılı kararının sonuca etkili olmamak üzere kanun yararına BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde iadesine, 31.3.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.

—— • ——

Yargıtay 13. Hukuk Dairesinden:

ESAS NO            : 2014/10889

KARAR NO       : 2014/9791

2014/87495

YARGITAY İLAMI

MAHKEMESİ   : Tatvan Asliye Hukuk Mahkemesi (Tüketici Mahkemesi Sıfatıyla)

TARİHİ              : 19/3/2013

NUMARASI      : 2012/749-2013/143

DAVACI            : Telpa Telekomünikasyon A.Ş. vekili avukat Selda Saç

DAVALI             : Yunus Yiğit

Taraflar arasındaki hakem heyeti kararına itiraz davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından kanun yararına temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü.

KARAR

Davacı, Tatvan Kaymakamlığı Tüketici Sorunları Hakem Heyetinin 15.8.2012 tarih ve 2012/231077 sayılı kararıile; davalı Yunus Yiğit’in satın aldığı Samsung S 2620 model cep telefonunun dört defa servise gönderilmesine rağmen arızanın giderilemediği gerekçesiyle ürünün değişimine ilişkin tüketici talebinin kabulüne karar verildiğini, ithalatçı veya yetkili satıcı konumunda olmadığını, sadece yetkili servis konumunda olduğunu ileri sürerek tüketici hakem heyeti kararının iptaline karar verilmesini istemiştir.

Davalı, davanın reddini dilemiştir.

Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiş, karar Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca kanun yararına temyiz edilmiştir.

Davacı, Tüketici Sorunları Hakem Heyetince davalının satın aldığı telefonun arazının giderilemediği gerekçesiyle değişimine karar verildiğini ileri sürerek tüketici sorunları hakem heyeti kararının iptali istemiyle eldeki davayı açmıştır. Mahkemece, davanın kabulüne, kendisini vekille temsil ettiren davacı lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına karar verilmiştir. Davacı, tüm aşamalarda kendisini vekille temsil ettirdiğinden Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca davacı lehine 440,00 TL vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Açıklanan nedenlerle Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının kanun yararına bozma talebinin kabulü gerekmiştir.

SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının kanun yararına temyiz talebinin kabulü ile Tatvan Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 19.3.2013 tarih ve 2012/749 esas 2013/143 karar sayılı kararının sonuca etkili olmamak üzere kanun yararına BOZULMASINA, 31.3.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.

Devamı

Yargıtay 10. Hukuk Dairesine Ait Karar e.2014/5225

13 Mayıs 2014 Tarihli Resmi Gazete

Sayı: 28999

Yargıtay 10. Hukuk Dairesinden:

Esas No           : 2014/5225

Karar No         : 2014/6200

2013/289168

YARGITAY İLÂMI

Mahkemesi     : Düzce İş Mahkemesi

Tarihi              : 6/3/2012

No                    : 2010/170-2012/164

Davacı             : Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı adına Av. ……….. Bayraktutar

Davalılar         : 1- …….. Sigorta A.Ş. adına Av. …….. Kutlu 2- ………. Tekin

Dava, trafik kazası sonucu yaralanan sigortalıya yapılan tedavi giderleri ile ödenen geçici iş göremezlik ödeneğinin 5510 sayılı Yasanın 21/4 ve 76. maddeleri uyarınca tahsili istemine ilişkindir.

Mahkemece, ilamında belirtildiği şekilde davalı ………….. Sigorta A.Ş. hakkındaki davanın yasa değişikliği sebebiyle konusuz kaldığı anlaşılmakla karar verilmesine yer olmadığına, davalı ………. Tekin hakkındaki davanın kabulüne karar verilmiştir.

Temyiz edilmemek suretiyle kesinleşen karara karşı 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 427/6. maddesi uyarınca Adalet Bakanlığının gösterdiği lüzum üzerine Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından kanun yararına temyiz isteğinde bulunulmuş olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi Hatice Kamışlık tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.

Yasa Koyucu tarafından, trafik kazası nedeniyle sağlık hizmet sunucularınca verilen tedavi hizmet bedellerinin tamamının Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından karşılanması esasının getirilmesi amacıyla 25/2/2011 tarihli Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 13/2/2011 tarih 6111 sayılı Yasanın 59. maddesi ile 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 98. maddesi değiştirilmiş, anılan değişiklik ile “Trafik kazaları sebebiyle üniversitelere bağlı hastaneler ve diğer bütün resmî ve özel sağlık kurum ve kuruluşlarının sundukları sağlık hizmet bedelleri, kazazedenin sosyal güvencesi olup olmadığına bakılmaksızın Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından karşılanır.

Trafik kazalarına sağlık teminatı sağlayan zorunlu sigortalarda; sigorta şirketlerince yazılan primlerin ve Güvence Hesabınca tahsil edilen katkı paylarının %15’ini aşmamak üzere, münhasıran bu teminatın karşılığı olarak Hazine Müsteşarlığınca sigortacılık ilkeleri çerçevesinde maktu veya nispi olarak belirlenen tutarın tamamı sigorta şirketleri ve 3/6/2007 tarihli ve 5684 sayılı Sigortacılık Kanununun 14 üncü maddesinde düzenlenen durumlar için Güvence Hesabıtarafından Sosyal Güvenlik Kurumuna aktarılır. Söz konusu tutar, ilgili sigorta şirketleri için sigortacılık ilkelerine göre ayrıayrı belirlenebilir. Aktarım ile sigorta şirketlerinin ve Güvence Hesabının bu teminat kapsamındaki yükümlülükleri sona erer. Hazine Müsteşarlığının bağlı bulunduğu Bakanlığın teklifi üzerine Bakanlar Kurulu söz konusu tutarı %50’sine kadar artırmaya veya azaltmaya yetkilidir….” hükmü getirilmiştir.

6111 sayılı Kanunun, yayımı tarihinde yürürlüğe giren Geçici 1. maddesi ile de “Bu Kanunun yayımlandığı tarihtenönce meydana gelen trafik kazaları nedeniyle sunulan sağlık hizmet bedelleri Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından karşılanır. Söz konusu sağlık hizmet bedelleri için bu Kanunun 59 uncu maddesine göre belirlenen tutarın %20’sinden fazla olmamak üzere belirlenecek tutarın üç yıl süreyle ayrıca aktarılmasıyla anılan dönem için ilgili sigorta şirketleri ve Güvence Hesabının yükümlülükleri sona erer…..” hükmü öngörülmüştür.

Tedavi giderleri kapsamında, sigorta şirketinin, motorlu araç işletilmesinden kaynaklanan sorumluluğun zorunlu olarak sigorta teminatına bağlanması nedeniyle yasadan ve sözleşmeden doğan bu yükümlülüğü, 6111 sayılı Yasa ile getirilen düzenleme ile sona erdirilmiş bulunmaktadır. Söz konusu düzenlemede; trafik kazaları sebebiyle üniversitelere bağlı hastaneler ve diğer bütün resmî ve özel sağlık kurum ve kuruluşlarının sundukları sağlık hizmet bedellerinin karşılanacağı belirtilmiştir. Trafik kazası sonucu hastalık sigortası kapsamında Kurumca sigortalıya yapılan geçici işgöremezlik ödemeleri, yasa kapsamı içerisinde bulunmamakta olup, Kurumca sigortalıya yapılan geçici iş göremezliködemeleri, işletenden, şoföründen ve zorunlu mali sorumluluk sigortası poliçe limitleri içerisinde kalmak koşuluyla sigorta şirketinden tahsili mümkün olduğu bulunmaktadır.

Mahkemece açıklanan bu hususlar gözetilmeden davalı sigorta şirketi hakkındaki dava hakkında konusuz kaldığından bahisle karar verilmesine yer olmadığına karar verilmesi isabetsiz bulunmuştur.

Öte yandan; Avukatlık ücretinin takdirinde, 1136 sayılı Avukatlık Kanununun 168. maddesinde yer alan “hukuki yardımın tamamlandığı veya dava sonunda hüküm verildiği tarihte yürürlükte olan tarife esas alınır.” şeklindeki açık yasal düzenleme uyarınca, karar tarihi itibariyle 21/12/2011 tarih 28149 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 12. maddesinde yer alan “Tarifenin ikinci kısmının ikinci bölümünde gösterilen hukuki yardımların konusu para veya para ile değerlendirilebiliyor ise avukatlık ücreti, (yedinci maddenin ikinci fıkrası, dokuzuncu maddenin birinci fıkrasının son cümlesi ile onuncu maddenin son fıkrası hükümleri saklı kalmak kaydıyla,) Tarifenin üçüncü kısmına göre belirlenir.

Şu kadar ki asıl alacak miktarı 3.333,33 TL’ye kadar olan davalarda avukatlık ücreti, tarifenin ikinci kısmının, ikinci bölümünde, icra mahkemelerinde takip edilen davalar için öngörülen maktu ücret alınır. Ancak bu ücret asıl alacağı geçemez.” düzenleme gereğince, davacı yararına, kabul edilen alacak miktarı 1.030 TL üzerinden, 440 TL vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken, yazılı şekilde 1.200 TL vekalet ücretine hükmedilmiş olması, usul ve yasaya aykırı olup, kararın kanun yararına bozulması gerekmiştir.

SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle Düzce İş Mahkemesinin 6/3/2012 gün ve 2010/170 E., 2012/164 K. sayılı kararının Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 427/6. maddesi uyarınca kanun yararına BOZULMASINA, bozma kararının bir örneğinin Resmî Gazete’de yayınlanmak üzere Adalet Bakanlığına gönderilmesine, 18/3/2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.

Devamı

Yargıtay 21. Hukuk Dairesi Kararı E.2000/5121, K.2000/6113

Yargıtay Yirmibirinci Hukuk Dairesi

Tarih : 26.09.2000

Esas No : 2000/5121

Karar No : 2000/6113

Bir tüzel kişinin üst düzey yöneticileri, prim borçlarından, işveren tüzel kişi ile birlikte müteselsilen sorumlu olmakla birlikte, salt şirket yönetim kurulu üyeliği, kişiyi, prim borcundan sorumlu tutmak için yeterli olmayıp, şirketin karar vermesi ve işlemlerinin yürütülmesinde görevli ve yetkili kılınmış olması da gerekir.

İstemin Özeti: Davacı, ödeme emirlerinin iptaliyle borçlu olmadığının tespiti davasının yapılan yargılaması sonunda; ilamda yazılı nedenlerle davanın reddine ilişkin hükmün süresi içinde temyizen incelenmesi taraf vekillerin ve istenilmiş, davacı de duruşma talep edilmiştir.

Karar:

1- Dosyadaki yazılara, toplanan delillere, hükmün dayandığı gerektirici sebeplere göre, davalının temyiz itirazlarının yerinde bulunmadığından reddine,

2- Davacının temyizine gelince;

Davacının, üst düzey yönetici olarak A.Ş.’ nin; kimi yıllara ilişkin prim borcundan kuruma müteselsil borçlu olduğu kabul edilmemişse de bu sonuç, usul ve yasaya uygun bulunmaktadır.

Gerçekten davanın yasal dayanağını oluşturan 506 sayılı Yasa’ nın 80/ son maddesine göre; bir tüzel kişinin üst düzey yöneticileri, prim borçlarından, işveren tüzel kişi ile birlikte müteselsil sorumludur. Üst düzey yöneticisinden müteselsil sorumludur. Üst düzey yöneticisinden amaç; şirketin karar verme ve işlemlerin yürütülmesinde görev ve yetkili kişiler olduğu tartışmasızdır. Davacının, ilgili A.Ş. Genel Müdürü iken 1986′ da görevden ayrıldığı, dosyadaki bilgi ve belgelerden açıkça belli olmaktadır. Sorumlu tutulduğu yıllar için, 1995 yılında ilişkin borçlu A.Ş. Yönetim Kurulu üyeliğinden söz edilmekte ise de, davacının, bu yıl için de olsa; yöntemince Yönetim Kurulu üyesi seçilmediği gibi görevi üstlenmediği, ayrıca dosyadaki yazı ve kesinleşen yargı kararı ile ortaya çıkmıştır. Bunun ötesinde, salt bir A.Ş. Yönetim Kurulu üyeliğinin de, işveren şirket prim borçlarından sorumlu tutulmaya yetmeyeceği yasanın hükmü gereğidir.

Mahkemenin belirtilen maddi ve hukuksal olguları dikkate almadan hüküm kurması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.

O halde, davacının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.

Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle bozulmasına, oybirliğince karar verildi.

Devamı

Yargıtay Kararı e.2001/5241 (Defter ve Belge Muhafaza Sorumluluğunun…)

Yargıtay Onbirinci Ceza Dairesi

Tarih : 04.06.2001

Esas No : 2001/5241

Karar No : 2001/6129

Defter ve belgeleri muhafaza sorumluluğu, mükellefe ve/veya vergi sorumlusuna ait olup, bu sorumluluğun vekaletname ile devrinin mümkün bulunmadığı ve esasen vekaletnamede muhafaza mecburiyetine değinilmediği, defter ve belgelerin yetkililere ibrazı için yapılan tebligatın usulüne uygun bulunduğu hususları gözetilmeden yapılan tebligatın usulsüzlüğünden bahisle sanığın beraatine karar verilmesi yasaya aykıdır.

İSTEMİN ÖZETİ: 213 Sayılı Vergi Usul Kanunu’na muhalefet suçundan (K)’nın yapılan yargılanması sonunda: Beraatine dair (…) Asliye Ceza Mahkemesi’nden verilen hükmün süresi içinde Yargıtay’ca incelenmesi müdahil vekili tarafından istenilmiştir.

KARAR: 213 Sayılı Kanun’un 253 ve 254. maddeleri uyarınca defter ve belgeleri muhafaza sorumluluğunun, mükellefe ve/veya vergi sorumlusuna ait olduğu; vekaletname ile devrinin mümkün bulunmadığı, esasen mükellefiyeti 08/05/1996 tarihinde sona eren sanığın, (A)’ya verdiği vekaletnamenin, işletmenin faal olduğu dönemde, diğer işlerin yanında vergi işlemlerinin yürütülmesini sağlamaya yönelik yetkileri de içerdiği muhafaza mecburiyetine değinilmediği, işin terk edilmiş olması nedeniyle de aynı Kanun’un 139/2. madde ve fıkrasına göre vergi incelemesinin dairede yapılması koşulu gerçekleştiğinden, defter ve belgelerin yetkililere ibraz edilmesi için yapılan tebligatın usulüne uygun bulunduğu gözetilmeden, yapılan tebligatın usulsüzlüğünden bahisle beraatine karar verilmesi,

Kanuna aykırı, müdahil vekilinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş ulduğundan hükmün bu sebepten dolayı CMUK’un 321. maddesi uyarınca bozulmasına, oybirliğiyle karar verildi.


Vergi Usul Kanunu

Mükellef ve vergi sorumlusu

Madde 8. Mükellef, vergi kanunlarına göre kendisine vergi borcu terettübeden gerçek veya tüzel kişidir. Vergi sorumlusu, verginin ödenmesi bakımından, alacaklı vergi dairesine karşı muhatap olan kişidir.

Vergi kanunlariyle kabul edilen haller müstesna olmak üzere, mükellefiyete veya vergi sorumluluğuna müteallik özel mukaveleler vergi dairelerini bağlamaz. Bu kanunun müteakip maddeleinde geçen “mükelef” tabiri vergi sorumlularına da şamildir .

Devamı
  • 1
  • 2
Open chat
Merhaba
Nasıl yardımcı olabilirim?